Cahit Külebi, 20 Aralık 1917'de Tokat'ın Zile ilçesinde doğdu. Ailesi, soyadı yasası çıktıktan sonra Erencan soyadını almış olsa da, şair olarak takma Külebi soyadını daha sonradan tescil ettirdi. Çocukluğu ve gençlik yılları boyunca yaşadığı yörelerin izlenimlerini, halk şiiri ve türkülerden esinlenerek çağdaş bir şiir tarzıyla harmanlayarak işledi. Yurt, insan ve doğa sevgisini eserlerinde temel tema olarak işledi. İlk ve ortaokulu Tokat'ta tamamlayan Külebi, ardından Sivas Lisesi'nden mezun oldu ve İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğretmenlik yıllarında, Reşit Rahmeti Arat'ın desteğiyle dil eğitimi için Almanya ve Fransa'ya gitti. Öğretmenlik yıllarında Behçet Necatigil ile aynı sınıfta okudu ve Antalya Lisesi ile Ankara Gazi Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Daha sonra Millî Eğitim müfettişi olarak görev aldı. Müdür Fuat Köprülü'nün kendisine şiir yazdığı için tepki göstereceğini düşünerek Külebi mahlasını öğretmen okulunda kullanmaya başladı. Ahmet Hamdi TANPINAR'ın da hocası olduğu bu dönemde şiir yazmaya başladı ve eserleriyle ün kazandı. Külebi, daha sonraları kültür ataşesi ve öğrenci müfettişi olarak İsviçre'ye atandı. Türkiye'ye döndükten sonra Millî Eğitim Bakanlığı Başmüfettişliği ve Kültür müsteşar yardımcılığı gibi görevlerde bulundu. 1973'te kendi isteğiyle emekli oldu ve 1983 yılına kadar Türk Dil Kurumu'nda çalıştı. Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı olarak görev yaptığı dönemde de tanındı. İlk şiirleri "Nazmi Cahit" takma adıyla 1938'de Gençlik dergisinde yayımlandı. Varlık dergisinde de aynı imzayı kullandı. Şiirleriyle 1950-1954 arasında Sokak, İnsan, Türk Dili, Yaratış, Kültür Dünyası gibi dergilerde adını duyurdu. "Adamın Biri" adlı ilk şiir kitabı 1946'da yayımlandı. 1949'da çıkan "Rüzgâr" adlı kitabıyla Orhan VELİ'nin şiirine benzerlik göstermesi dikkat çekti. Külebi'nin şiiri, Türk şiirinin yenileşme hareketinde özgün bir yere sahiptir. Orhan Veli Ülkü, Külebi'nin şiirlerini, halkın teşbihleriyle yazdığı özel bir havadan dolayı çok beğendiğini dile getirmişti. Külebi kendisini, şiirinde gerçekçi bir tarzın yanı sıra yeni romantik ve tepki şiiri unsurlarını barındıran bir şair olarak tanımlamıştı. Şiirleri, İngilizce, Fransızca dahil olmak üzere 21 dile çevrildi. Diğer şiir topluluklarıyla ilgili olarak, Millî Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve İkinci Yeni'nin görüşlerini değerlendiren Külebi, bu akımların tam anlamıyla kendisine uymadığını düşünüyordu. Geleneksel halk şiirine tam olarak uyum sağlanamadığını, Batı şiir geleneğine de tam anlamıyla adapte olamadığını düşünüyordu. Politikaya ilgi duymayan Külebi, bir şairin yurttaşlık görevlerini yerine getirebileceğini ancak politika ile ilişkisinin olmaması gerektiğini savunuyordu. Külebi'nin Türk Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal ATATÜRK üzerine yazdığı "Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda" adlı eseri, Nevit KODALLI'nın "Atatürk Oratoryosu"na temel oluşturdu. Ankara'da defnedilen şairin naaşı, ailesinin isteği üzerine 2010 yılında Niksar'a taşındı ve Erzurumlu Emrah Türbesi'nin yanına defnedildi. Eserleri arasında "Atatürk Kurtuluş Savaşında" (1952), "Yeşeren Otlar" (1954) - 1955 Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü'nü kazandı -, "Süt" (1965), "Türk Mavisi" (1973), "Sıkıntı ve Umut" (1977), "Yangın" (1980), "Bütün Şiirleri" (1982), "Güz Türküleri" (1991), "Güzel Yurdum" (1996), "Zerdali Ağacı" (1990) gibi önemli eserler bulunmaktadır. Ödülleri arasında 1955'te Türk Dil Kurumu Sanat Ödülü (Yeşeren Otlar), 1981'de Yeditepe Şiir Ödülü (Yangın), ve 1996'da Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü de bulunmaktadır.