Güzin Sayar, 1921 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Türk basın tarihinde “Güzin Abla” ismiyle tanınan ve unutulmaz köşe yazılarına imza atan Güzin Sayar, gazetecilik kariyerine 1952 yılında Yeni İstanbul Gazetesi'nde mütercim olarak başladı. Annesinin de çalıştığı bu gazetede tercüme yazılar kaleme alarak meslek hayatına adım attı. Ardından Havadis, Son Havadis, Akşam, İstanbul Ekspres, Ekspres, Haber, Günaydın ve Hürriyet gibi dönemin önde gelen gazetelerinde uzun yıllar boyunca görev yaptı. Yazılarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Güzin Sayar, özellikle dertleşme ve tavsiye köşeleriyle toplumun her kesiminden insanın sesi olmayı başardı. 1960’lı yıllarda Son Havadis gazetesinde “Sorun Söyleyelim” adlı köşeyi yazmaya başladı. Bu köşe, halkın bireysel sorunlarına eğilen, içten ve anlayışlı bir dil kullanan yazılarla dikkat çekti. Sonraki yıllarda Akşam ve Hür Vatan gazetelerinde ise “Derim ki” adlı köşeyi sürdürdü. Sayar, özellikle kadın okuyucuların sorunlarına duyarlılığı ve empatik yaklaşımıyla büyük takdir topladı. Bu yönüyle, Türk basınında “dert ortağı yazar” kimliğiyle anılmaya başladı. Saklambaç gazetesinde “Feride” başlığıyla yayınlanan dert köşesini devralarak “Güzin Abla Dertlerinizle Başbaşa” ismini verdi. Bu köşe ile ünü daha da arttı ve “Güzin Abla” ismi adeta bir marka haline geldi. Güzin Sayar, sadece gazetecilikle sınırlı kalmadı; aynı zamanda edebi eserler de kaleme aldı. “Siyaset Çarkı” ve “Ihlamurlar Altında” adlı iki kitabı bulunan yazar, bu eserlerinde de gözlemlerini ve deneyimlerini okuyucularıyla paylaştı. 1998 yılında sağlık sorunları nedeniyle aktif gazeteciliği bıraktı ve yıllarca yazdığı “Güzin Abla” köşesini kızı Feyza Algan’a devretti. Bu devirle birlikte köşe, okurla olan bağını sürdürdü. Güzin Sayar, 16 Temmuz 2006 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Onun ardından Türkiye’de en çok okunan köşe yazarı unvanı Haydar Dümen’e geçti. Güzin Sayar, özellikle samimi dili, toplumun dertlerine kulak veren tutumu ve içten yazılarıyla Türk basınında iz bırakmış önemli bir figür oldu. Kendine özgü tarzıyla, insanların iç dünyalarına dokunan yazılar kaleme aldı ve “Güzin Abla” ismini kuşaklar boyunca hafızalara kazıdı. Türk gazeteciliğinde dertleşme köşesini bir gelenek haline getirdi ve bu yönüyle de birçok yazara ilham kaynağı oldu.