Süheyl Ünver, çok yönlü bir entelektüel olarak hayatını Türk tıp tarihi, sanat ve kültür üzerine adayan bir isimdi. Medresetü'l-Hattatin'de tezhip ve ebru gibi geleneksel sanatları öğrenmiş, Türk süsleme ve minyatür sanatına ilgi duymuştu. Eğitimine Darülfünun Tıp Fakültesi'nde devam ederek mezun oldu, ardından Paris Tıp Fakültesi'nde iç hastalıkları uzmanlığı eğitimini tamamladı. Kariyeri boyunca çeşitli hastanelerde çalıştı ve eğitim alanında da etkin rol aldı. İstanbul Üniversitesi'nde Tıp Tarihi Enstitüsü'nü kurarak bu alanda öncü bir figür haline geldi. Aynı zamanda Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler verdi ve Türk minyatürü üzerine öğrencilere rehberlik etti. Ünver, sadece Türkiye'de değil, çeşitli Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde de araştırmalar yaptı. Özellikle Topkapı Sarayı Müzesi'nde 500 yıllık nakışhaneyi yeniden oluşturarak öğrenciler yetiştirdi. Öğrencilerinden biri olan Gülbün Mesera, onun mirasını devralarak nakışhane geleneğini sürdürdü. Dil bilgisi ve sanat alanlarındaki yetkinliğiyle dikkat çeken Ünver, çok sayıda kitap ve makale yazdı. Tıp tarihi, bilim tarihi ve kültür tarihi konularında 2500'e yakın eser yayınladı. Ayrıca, birçok bilimsel kuruluşta üye olarak görev aldı ve Türk kültürünü uluslararası platformlarda temsil etti. Hayatı boyunca arşivcilikle de ilgilenen Ünver, kişisel arşivini Türk Tarih Kurumu'na ve Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışladı. Eserleri ve katkıları, 1985'te Kültür Bakanlığı tarafından büyük ödüle layık görüldü ve yurtdışında da çeşitli ödüller aldı. Tarihten Sesler dergisi gibi prestijli yayınların da kadrosunda yer aldı. Hoca Ali Rıza Bey, Abdülaziz Mecdi Tolun ve Akil Muhtar Özden gibi öğretmenlerden etkilenen Ünver, kendi alanında ilham aldığı bu isimlerin izinden giderek Türk kültürüne ve tıp tarihine katkı sağlamaya devam etti.